METROPOLLÜ TÜKETİCİLERİN GÜNDEMİ VE EKONOMİK KRİZ (AĞUSTOS 2018)

Hüseyin Tapınç Sia Insight Genel Müdür, Kurucu Ortak 14/05/2020


Türkiye son haftalarda tarihinin en çalkantılı ekonomik dalgalanmalarını ve uluslararası ilişkilerini yaşıyor ve bu iki konu gün geçtikçe birbirinin içine giriyor.


Döviz kurları günlük olarak yüzde onları, yirmileri aşan bazda aşağı ve yukarı yönlü bir hareketlilik sergilerken, uluslararası arenada ve ekonomistler arasında kriz beklentilerinin ve söylentilerinin arkası kesilmiyor. Hatta bazı ekonomistler Türkiye’yi uluslararası bir krizin ilk adımı olarak görüyorlar ve Türkiye’de yaşanan bu dalgalanmaların başta Avrupa olmak üzere hızla global yansımaları olacağından söz ediyorlar. Sosyal medyaya dönüp baktığımızda kriz zaten çoktan başlamış durumda ve almış başını gidiyor. Bu arada Hükümet de yaşanan ekonomik çalkantılar karşısında aldığı önlemleri peyder pey gündeme getiriyor. 


Türkiye ekonomik cephede kriz senaryolarını konuşurken, uluslararası arenada da ABD ile olan ilişkiler geriliyor ve bu gerginlik hızla ekonomik ambargolara dönüşüyor. Her iki ülke karşılıklı olarak bazı ürünlerin vergilerini arttırıyor, hemen ardından yeni ambargolar gündeme geliyor ve hatta ilişkilerin tamamen kopmasından, “başka dünyalara yüz çevrilme” olasılığından söz ediliyor.


İç siyasi dinamikler, ekonomik teyakkuz durumu ve uluslararası ilişkilerin hiç olmadık derecede bu denli iç içe geçtiği bu günlerde Türkiye’nin üç büyük ilinde yaşayan tüketicilerin gündemini ve ekonomik gelişmeler karşısındaki değerlendirmelerini ele alan bir araştırma gerçekleştirdik 15-16 Ağustos tarihleri arasında.


Metropollü tüketicilerin % 42’si önümüzdeki bir yıl içinde hanehalkı gelirinin bugünden daha iyi olacağına inanırken, geleceğe kötümser bakanların oranı %28 düzeyinde kalıyor. Üstelik tüketiciler Türkiye’nin geleceğine dair daha iyimser bir bakış açısına sahip ve %56’sı ülke ekonomisinin gelecek on iki ayda bugünden daha iyi olacağına inanıyor. Benzer bir orandaki tüketici kesimi de Türkiye ekonomisine güven duyuyor.

Bununla birlikte ekonomi kaynaklı sorunlar (genel ekonomik durum, dövizdeki dalgalanmalar, işsizlik, vb.) metropollü tüketicilerin gündeminde daha çok yer edinmeye başladı. Metropollü tüketicilerin yüzde %63’ü ekonomik kökenli bir sorunu Türkiye’nin ana meselesi olarak görüyor. Bu, son derece yüksek bir oran. Ekonomik sorunları eğitim ve terör izliyor. 


Bu arada hemen belirtmek lazım ki, terör tüketiciler için en büyük endişe kaynağı. Bunu ekonomik kriz izliyor. Türkiye’ye karşı izlenebilecek uluslararası ambargo ya da Türkiye’nin uluslararası arenada soyutlanması, yalnız bırakılması önemli endişe kaynakları arasında yer almıyor. Bunlar tüketicilerin sadece yaklaşık dörtte biri için endişe kaynağı.


Metropol illerinde yaşayan tüketicilerin büyük bir çoğunluğu son haftalarda döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalardan haberdar ve konuyu yakından takip ediyor (%75) ve bu gelişmeler ağırlıklı olarak televizyondan ve sosyal medyadan izleniyor. Gençler arasında sosyal medya çok daha önemli bir haber kaynağı. Dövizde yaşanan dalgalanmaları duymayanların oranı da %8. 


Dövizdeki dalgalanmalar metropol tüketicileri tarafından Türkiye’ye karşı düzenlenmiş uluslararası bir komplo olarak değerlendiriliyor (tüm metropol tüketicilerinin % 64’ü). Bu dalgalanmaların Hükümet politikaları sonucunda çıktığına inananların oranı da tüm metropollü tüketiciler arasında %28. 


Tüketiciler her ne kadar dövizdeki dalgalanmaları uluslararası bir komploya bağlamış olsalar da %55’lik bir kesim yaşanabilecek bir ekonomik krizin geçmiş krizler ile aynı düzeyde olacağına ve hatta daha derin yaşanacağına inanıyor. Bununla birlikte, aynı tüketicilerin %81’i Türkiye’nin bu dalgalanmaları atlatacağına inanıyor ve Hükümet politikalarına güveniyor.


Sonuç olarak tüketiciler bugün ülkenin uluslararası bir komplo ile karşı karşıya olduğuna inanıyor, gelişmeleri yakından izliyor ve bu gelişmelerden endişe duysa da olayın adını henüz “kriz” olarak koymuyor.


Olası bir krizden en çok etkilenmesi beklenen üç kesim küçük işletme sahipleri, esnaf ve çalışanlar. Büyük şirketlerin ve holdinglerin krizden çok etkilenmeyeceğine inanılıyor. Bunun yanı sıra, olası bir krizin en çok bankacılık sektörünü ve daha sonra da hızlı ve dayanıklı tüketim ürünlerini vurması bekleniyor.


Bu araştırmada dövizde yaşanan dalgalanmanın tüketici davranışlarında etkisi olup olmadığını da değerlendirdik ve konuya Kurban Bayramı harcamaları üzerinden baktık. Metropol illerinde yaşayan tüketicilerin %28’i Bayram harcamalarında bir kısıntıya gitmiş bulunuyor. Tüm metropol tüketicilerinin %72’si Bayram harcamalarında bir kısıntıya gitmezken, %11’i genel bir kısıntıya gitti, % 10’u kurban kesmekten vazgeçti ve % 5’i de tatil planlarını erteledi.
Bunun yanı sıra, tüm tüketiciler arasında %6’lık bir kesim bayramdan bağımsız olarak cep telefonu alımını şimdiden ertelemiş görünüyor.
Krizin bu ilk yansımaları dışında kriz ortamında tüketicilerin gelecekte ne tür davranışlar gösterebileceklerini de bu çalışmada ele aldık. Derinleşebilecek bir kriz durumunda tüketicilerin ilk erteleyecekleri, iptal edecekleri en önemli üç harcama kalemi “dışarıda yeme içme”, “teknolojik cihaz” ve “giyim” olarak görünüyor. Tüketicileri arasında en çok kesintiye gidilecek kalemlerden birisi de alkollü içecekler. 
Olası bir krizin en çok tetikleyeceği davranışlardan birisi de zaten yükselen bir trend olan evde daha çok zaman geçirmek, dışarıda tüketmek yerine evde tüketmek ve hesaplı markalara yönelmek olacaktır. Tüm bu değişimlerden en çok fayda sağlayacak kanal da indirim marketler olacak gibi görünüyor.


Türkiye yakın zamanda üç dört tane büyük kriz yaşadı; tüm şirketlerin kriz dönemlerinden edindikleri öğretiler ve ilkeler var. Benzer bir durum tüketici cephesi için de geçerli. Tüketiciler her ne kadar Türkiye’nin bir komplo ile karşı karşıya kaldığına inansa da davranışlarından ve tutumlarından değişecek ekonomik ortama kendilerini yavaş yavaş adapte ettiklerini, savunma mekanizmalarını devreye soktuklarını görmemiz mümkün.