Bu etkilenmenin ardında iki temel faktör var; birisi en önemli iş paydaşımızla ve diğeri de iş yapma biçimimizle ilgili.
Salgın Türkiye’de görülmeye başlar başlamaz öncelikle hemen hemen tüm araştırma veren kurumlar kendilerini koruma güdüsüyle araştırma programlarını gözden geçirdiler ve kısıntılara gittiler, araştırma programını aynen devam eden şirket son derece sınırlı bir sayıda kaldı.
Araştırma verenlerin kendini koruma güdüsü de iki aksta işledi; finansal aks ve sosyal sorumluluk aksı. Birçok şirket hem kendi firmalarındaki hem de sektörlerindeki daralmayı öngörerek araştırmalarını durdurdular ya da ötelediler. Yeni bir ürün çıkartmanın ya da iletişim çalışmalarının sekteye uğradığı bu dönemde sadece zorunlu görülen, elzem araştırmalarla ya da günü anlamayı sağlayan araştırmalar ile yola devam etmeyi tercih ettiler. Bunun en önemli istisnası “marka ve iletişim izleme” ya da “marka sağlığı” tarzı araştırmalar oldu. Bu araştırmaların hemen tamamı bir anda online dünyaya taşındı.
Araştırma verenler adına meselenin bir de kuşkusuz ki, sosyal sorumluluk boyutu var. Araştırma verenler, hem araştırma ve veri toplama şirketi çalışanlarını hem de araştırmaya katılanların sağlığını dikkate alarak hızla sahalardan çekildiler.
Araştırma sektörünün salgından derinden etkilenmesinin en önemli nedeni kuşkusuz ki iş yapma biçimi ile ilgili. 2019 TÜAD Araştırma Sektörü verilerine göre, panel çalışmalarını bir yana bırakacak olursak, araştırma sektörünün yüzde 83’ü kantitatif araştırmalardan oluşuyor ve bu yapının içinde de yüz yüze görüşmelerin payı yüzde 63. Bu, bir çok Batı ülkesine göre çok yüksek bir oran ve ilk vakaların görülmeye başlaması ile birlikte araştırma dünyası sokaklardan, hanelerden ve iş yerlerinden çekildi. Bu, şu an sektörün önündeki en büyük sorun.
Bir diğer sorun da araştırma sektörünün cirosunda önemli bir yer tutan birçok araştırma alanında kantitatif araştırma ihtiyacının ortadan kalkması. Ürün geliştirme, iletişim çalışmaları, kullanım tutum, iş paydaşları araştırmaları gibi çalışmalar şu an için rafa kalktı.
Ancak, hemen şunu da söylemek lazım ki, araştırma sektörü salgın karşısında iyi bir sınav veriyor. Bugün bir çok oyuncu bu “zor oyunu bozar” günlerinde hızla telefon ve online ile bilgi toplama süreçlerini devreye soktu, bir çok proje bu kanallara taşındı. Birçok araştırma şirketi içinde bulunduğumuz günleri anlamak için yoğun bir şekilde araştırma gerçekleştiriyor ve ücretsiz bir şekilde bunu kamuoyu ile paylaşıyor. Sektör adına yapılan toplantılarda dayanışma mesajları veriliyor. Bunlar sektörümüz adına önemli ve değerli gelişmeler.
Ancak, tüm bunlara karşın, 2020 yılında araştırma sektöründe çok ciddi bir daralmanın gündeme gelmesini bekliyorum. Elimizdeki en güncel verilere göre, 2018 yılında 500 milyon liranın altında bir cirosu olan bu sektörün kırılgan yapısını göz önüne aldığımızda araştırma sektörünü çok ciddi bir sınav bekliyor.