Gençlik, her daim toplumda değişimin itici gücü, dönüşümün en önemli sosyal aktörü olarak algılanmıştır. Gençlikten beklenen, başta aile, eğitim ve siyaset olmak üzere gençlerin içinde yer aldığı her sosyal kurumla çatışma içinde olması, toplumun yerleşik ve egemen değer yargılarına karşı bayrak açmasıdır. Gençlik değişimin motorudur. Hatta bunun da ötesinde, artan eğitim düzeyi, teknoloji ile içli dışlı olan yaşam tarzı ve Batı ile artan ilişkileri nedeniyle bizim gibi toplumlarda gençler toplumun modernleşmesinin garantisi olarak algılanır.
“Dönüştürücü bir sosyal güç olarak gençlik” mitine yaslanan bu beklenti, Türkiye gençliği söz konusu olduğunda geçerliliğini yitirmiştir.
1993 – 2002 doğumlu 15 -24 yaş grubu gençler yaklaşık 13 milyonluk yapısıyla bugün ülke nüfusunun % 16’sını oluşturmaktadır. Bugünün gençliği on yıl sonranın genç yetişkin nüfusunu oluşturacaktır ve bu gençlik ilerleyen yıllarda da Türkiye ekonomisinin ve siyasetinin karar verici mevkilerinde görev alacaktır.
Bugünün Türkiye gençliğini anlamak aslında yarının Türkiye toplumunu anlamak için en önemli araçtır.
Bugünün genç nüfusu demografik özellikleri itibarıyla, sahip olduğu sosyal statüyle, tüketim alışkanlıklarıyla ve hayat tarzları itibarıyla birbirinden ayrışmayan homojen bir sosyal gruptur.
Bir gencin cinsiyeti, ait olduğu yaş kümesi, eğitim düzeyi, çalışıp çalışmadığı ya da mensubu olduğu sosyo-ekonomik sınıf onları birbirinden ayrıştırabilecek demografik değişkenler değildir. Bu özellikler baz alındığında gençleri tanımlayabilirsiniz (genç kadınlar, üst sosyo-ekonomik sınıf gençler, okuyan ve çalışan gençler vb. şekilde), ancak bu gençlik kümeleri üzerine farklı hikayeler yazamazsınız, farklı sosyal gruplardan söz edemezsiniz. Demografinin tanımlayıcı sınırları içinde hapsolup kalırsınız.
Bunun yanı sıra, gençlerin hayat tarzları ve tüketim alışkanlıkları da birbirinin benzeridir. Türkiye’de gençlerin farklı farklı hayat tarzları yoktur.
Türkiye’de gençler için en önemli kurumlardan birisi ailedir ve genç bir başka şehirde çalışmak ya da eğitim almak veya evlenmek için evden ayrılmıyorsa hayatını ailesi ile sürdürür, ebeveynler en önemli rol modelleridir. Gençler için ikinci önemli kurum eğitimdir. Gençler aileden gelen sosyal statülerini korumak ya da bir üst gruba geçmek için diplomanın önemine inanır, ama aldığı eğitim onun mesleğini belirlemez. Gençlerin ehliyeti ya da pasaportu yoktur ve sahip olmak da istemez, tatile çıkmaz; mobilitesi çok düşüktür. Gençlerin kültür sanat faaliyetleriyle, hobilerle işi yoktur, yabancı dil de bilmez. Kentli gençlerin spora da çok fazla ilgisi yoktur, kendisi aktif olarak spor yapmaz, en fazla futbol ile ilgilenir, futbol izler. Gençler boş zamanlarını arkadaşlarıyla vakit geçirerek, başta whatsup olmak üzere sosyal medyada sohbet ederek, AVM gezerek, internette surf yaparak, müzik dinleyerek veya televizyon izleyerek geçirmektedir. Günde üç saat televizyon izler, altı saat internette zaman geçirir. Evcil hayvanları yoktur. Gençler siyasetten uzaktır, sivil toplum kurumlarında yer almazlar.
Türkiye’de gençlerin hayat tarzları yoktur, Türkiye’de gençlerin hayat tarzı vardır.
15 -24 yaş grubu gençleri daha yakından tanımak istiyorsanız, onları neler farklılaştırır sorusunun peşindeyseniz bunun üç yanıtı vardır: gençlerin yaşadığı coğrafi bölge, siyasi tutumlar ve değer yargıları.
Türkiye’de gençlerin yaşadığı coğrafi bölgeler baz alındığında beş farklı gençlik kesiminden söz etmek mümkündür: İstanbul gençliği (%18), Ege ve Akdeniz Kıyı Şeridi gençliği (%24), Orta Anadolu gençliği (%28), Karadeniz gençliği (%8) ve Doğu – Güneydoğu Anadolu gençliği (%22).
Gençlerin yaşadıkları coğrafi bölgeye göre eğitim kurumları ve iş hayatları ile ilgili değerlendirmeleri de, ailelerine ve ülkelerine yönelik yaklaşımları da farklıdır. İstanbul gençliği ve Orta Anadolu gençliği için ailevi değerler her şeyin üzerinde gelirken, farklı nedenlerle de olsa Kıyı Şeridi ve Doğu – Güneydoğu Anadolu gençleri için bireysel değerler ailevi değerlerin üzerindedir.
Gençlerin dua etme, oruç tutma gibi dini pratikleri ya da çevre konusundaki duyarlılıkları coğrafi bölgelere göre önemli farklılıklar göstermektedir. Gençlerin Türkiye’de yaşıyor olmaktan duydukları memnuniyet de coğrafi bölge bazında farklılaşmaktadır. İstanbul gençleri ve Kıyı Şeridi gençliği Türkiye’de yaşamaktan son derece memnundur. Gençlerin yaşadıkları coğrafi bölge ile siyasi tutumları ve değer yargıları birbiri üzerinde belirleyici etkiye sahiptir.Gençlerin siyasi tutumları baz alındığında altı farklı gençlik segmentinden söz etmek mümkündür: Gençlerin üçte biri kendisini siyaseten herhangi bir kimlik ile tanımlamamaktadır (%34). Bunun dışında gençlerin % 36’sı kendisini Atatürkçü, % 34’ü İslamcı Muhafazakâr, % 11’i Türk milliyetçisi, % 9’u sosyal demokrat ve % 13’ü de Kürt milliyetçisi, sosyalist, liberal vb. kimlikler ile tanımlamaktadır [1].
Bekleneceği üzere, gençlerin siyasi kimlikleri ile ülke ekonomisinin performansına ilişkin algıları ve geleceğe dair umutları yakından ilişkilidir. Bunun yanı sıra, siyasi kimlikler özellikle değer yargılarının ve tutumlarının oluşmasında belirleyici güçlerden birisidir.
Gençleri değer yargılarına göre birbirine benzer büyüklüklerde üç ana gençlik grubuna ayrıştırmak mümkündür. Gençlerin kadın, cinsiyet rolleri, teknoloji, çevre, özgürlük, din, göçmenlik vb. konularındaki tutum ve değer yargılarına ya da insanlara ve kurumlara duydukları güven düzeyine göre farklılaşan değerleri vardır. Gençlerin yaklaşık üçte biri toplumda egemen olan değer yargılarını benimserken, üçte biri bu değer yargılarına karşıt bir tutum sergilemektedir. Gençlerin üçte biri de bu konularda tarafsız değerlere sahiptir.
Gençleri birbirinden farklı gençlik kümelerine ayrıştırmamıza olanak sağlayan bu üç değişkeni (coğrafi bölge, siyasi kimlikler ve değerler) bir araya getirdiğimizde karşımıza bugünün Türkiye’sinin bire bir aynısı gelmektedir. Bir yanda muhafazakâr ve dini değer yargılarını benimsemiş bir gençlik, diğer yanda da daha modern ve özgürlükçü bir gençlik kitlesi. Bu gençlik segmentleri aile yaşamları, hayata bakış açıları, tüketim alışkanlıkları, eğitim ve iş hayatına yönelik beklentileri, teknoloji ile olan ilişkileri, sosyal ve siyasal konulardaki tutum, değer yargıları ve davranışlarıyla birbirinden farklılaşmaktadır.
Dolayısıyla, 15 – 24 yaş grubu gençlik kesimi bugünün Türkiye toplumunun birebir aynısını yeniden üretmektedir.
Gençlik, “değişim”, “dönüşüm” ya da “çatışma” gibi kavramlardan ziyade “toplumsal yeniden üretim” ile döneme damgasını vurmakta, mevcut toplumsal düzenin devam etmesinin taşıyıcılığını üstlenmektedir. Bugünün Türkiyeli gençleri mevcut yerleşik kurumlara çok güvenmese de onlarla çatışmaya girmeden uzlaşmakta, aile kurumunun koruyucu şemsiyesinde elde edebileceği en üst eğitim düzeyine sahip olarak anne babasından gördüğü hayatın ve değerler sisteminin kopyasında yaşamayı arzulamaktadır.